Yeniden Dirilişi Gerçekleştiren ve Kurtuluş Yolunda Emin Adımlarla Yürüyen Halkımıza 15 Ağustos Atılımı’nın Yıldönümü Kutlu Olsun!
Tarihte yitirilen bir ülkenin en eski halkı, günlerin en anlamlısı olan bu günü 15 Ağustos Atılımı’nın yıldönümünü, kendini her yönüyle yeniden yaratarak, insanlıkla tanışmasını en temel insan hakları savaşımıyla ve bağımsız bir ülke, özgür halk kimliğiyle karşılayarak kendine layık olanı artık iyi anlamış, hiçbir gücün elinden koparamayacağı tarihi bir savaşımı başarıyla verme şansına erişmiştir.
Bugün artık me...
Savaşan Kürdistan Halkına!
Değerli Halkımız!
15 Ağustos Atılımı’nın 11. yılını geride bırakıp 12. savaş yılına girerken, hepinizi büyük coşkuyla selamlıyor ve bu yılında sizin zafer yılınız olması için başarı sözünü tekrarlıyor ve selamlıyorum.
Siz halkımız bu yılda da büyük bir savaşı yaşadınız. Düşman, geçtiğimiz yılı bizim için büyük umutsuzluk, karanlık ve bitiş yılı haline getirmek için bütün imkanlarını seferber etti. Belki de hiçbir savaşta kullanılmaması gereken kirli savaş yöntemlerini dayattı. Çok iyi biliyoruz ki, eğer bu savaşı...
Sivas’ta iki erkek, iki bayan arkadaşın şehit düşüşüne baktığımda, yine yaşam tarzınızla bağlantısını kurmaktan kendimi alıkoyamadım. Düşman o cenazeleri sergilerken, yaşamınızda bu gerçeği tespit etmek hiç de zor değil. Yaşamdan kaybettiler. Baharın bu günlerinde gerillanın kaybetmesi, kesinlikle koşulların elverişsizliğinden değil, kendini doğru yaşamsallaştıramaması ile çok yakından bağlantılıdır.
Tabii burada eskisi gibi öfkelenmem de, çünkü kazanabilme imkanını yakalamışken büyük oynayamamak, büyük savaşamamak tamamen o kişinin sorunudu...
Genelde Mayıs ayı, şehitler ayıdır. Mayıs'ın 18'i bizim açımızdan ve Türkiye devrimcileri açısından da Şehitler Günü'dür. Her gün şehitlerimiz var.
Saldırıda kahramanca bir rol oynamış. Yine her gün çatışmalar var, şehitlerimiz var. Şehitsiz bir gün olmadığı gibi, bir güne artık çok şehidi yerleştirme dönemi içerisindeyiz. Ama ilk şehitlerimiz de bildiğiniz gibi bu baharın sıcaklığında yaşama çekilmesinde verilmişti. Haki Karer şahadetinin on beşinci yıldönümü neye ulaşmıştır? Olumlu bir kişiliğin yoldaşça anılması, ona bağlı kalınmasının, b...
Olağan gelişmelerde kahramanlık aranmaz. Olağan ulusal ve parti gelişmelerinde kahramanlık yoktur. Lügattaki anlamıyla kahramanlık, daha çok olağanüstü durumlarda bireyler, halklar, uluslar tarafından politik bir rolün oynanmasında yapılan fedakarlığa, gösterilen cesarete, harcanan emeğe ve bu temelde yaratılan esere verilen addır.
Bir halkın, kahramanlara, su ve hava kadar gereksinmesi vardır. Kürdistan halkı, tarihinin hiçbir döneminde, şimdi olduğu kadar buna ihtiyaç duymadı. Bu, son derece anlaşılır bir şeydir. Çünkü; Kürdistan halkı, t...
Heval ABBAS
Öncelikle başta Önder Apo olmak üzere tüm yoldaşların 15 Ağustos Diriliş Bayramlarını kutluyorum. 38. 15 Ağustos yılında üstün başarı dileklerimi de ifade ediyorum. Ölümsüz komutanımız Agit yoldaş şahsında tüm şehitlerimizi saygı ve minnetle anıyorum. ‘Özgürlük Zamanı Hamlesi’ temelinde düşmanın amansız saldırılarına karşı direnen herkesi selamlıyorum.
Zaman halkların zamanı, zaman gerillanın zamanıdır. Artık düzenli ordularla, baskı ve sömürüye hizmet eden güçlerle ayakta kalmanın, var olmanın çağı geçmiştir.
Zaferi görme...
HEVAL ABBAS
Tarihsel Toplum Gelişiminde Kahramanların Önemli Bir Rolü Vardır
Bugün 28 Mart, Ulusal Kahramanımız, komutanımız olan Agit Yoldaşın şehadetinin 35. Yıldönümü. Ulusal kahramanlarımız Mazlum ve Agit Yoldaşlar şahsında tüm kahramanlık dönemi şehitlerimizi, özgürlük mücadelesi şehitlerimizi saygı ve minnetle anıyoruz. Başta Önder Apo olmak üzere tüm yoldaşların, halkımızın kahramanlık gününü kutluyoruz.
AKP-MHP’ye verilecek her oy ‘Kürt katliamını onaylıyorum, Kürtleri vur ve öldür’ demektir. Kürtlerin AKP-MHP’ye verdiği her oy Kürt halkına sıkılan bir mermi olacaktır. Bunu böyle bilmek gerekir. PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan, Stêrk TV’de yayınlanan özel bir programda Rosida Mardin’in sorularını cevapladı. Karayılan, 2019 Newrozu, Türk devletinin mevcut durumu, Kürdistan Savunma Güçleri’nin gerçekleştirdiği Komuta Konseyi toplantısı, Şengal’deki provokasyondan Baxoz’da ilan edilen zafere kadar bir çok konuda açıklamalarda bulundu.
...
PKK Yürütme Komitesi üyesi ve Halk Savunma Merkezi Karargah Komutanı Murat Karayılan, Stêrk TV’deki Özel Programa konuk oldu. Rosida Mardin’in sorularını cevaplayan Karayılan 15 Şubat 1999 devletlerarası komplosu ve Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecride karşı büyük bir kararlılıkla sürdürülen direnişe ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. "Artık söze yer kalmadı, bıçak kemiğe dayandı, vicdan hareketi başlamalı" diyen Karayılan sürecin olağanüstü olduğunu, herkesin elini taşın altına koyarak sürecin kendisine yüklediği sorumluluğ...
PKK Yürütme Komitesi Üyesi ve Kürdistan Halk Savunma Merkez Karargah Komutanı Murat Karayılan, uluslararası komplonun Önderlik, Hareket ve halk mücadelesiyle boşa çıkarıldığını, ancak tümden parçalanmadığını belirterek, “Uluslararası komplo ancak Önder Apo özgürleşirse tümden yenilmiş olur” dedi. Gerillanın Yeniden Yapılanma Projesi kapsamında köklü bir yenilenmeyi yaşayarak önemli taktik çıkışları yapmayı hedeflediğini kaydeden Karayılan, olanaklar dahilinde çağın teknolojisinden de yararlanılacağını kaydetti.
PKK Yürütme Komitesi Üye...
Bizzat Tarih Olmak Tarih Bilinciyle Hareket Etmektir
Ayrıntılar
23 Nisan 1920 TBMM’nin kuruluşunun 76. yılı. Kendi bağımsız siyasetini yaratamayan bir halkın kendi elleriyle nasıl bir tükenişe gireceğinin de en trajik bir tarihi sürecidir. Bu tarih, bir halkın, hatta halkların kaderi konusunda siyasi bilinci, olsa buna sorumluluk düzeyinde yaklaşmayı bilse dönemin en faşist bir cumhuriyet kuruluşu altında yok olmaktansa, en özgür halklar gerçeğine ulaşmayı da sağlayabilirdi.
Türkiye Cumhuriyeti adı altında geliştirilen bu faşist ve dünyada eşi görülmemiş rejim altında, tükeniş yerine belki de Sovyetlerden sonra dünyanın en özgür bir halk cumhuriyeti veya cumhuriyetler birliği olarak Ortadoğu’daki yerini de bulabilirdi. Hiç şüphesiz toplumsal nedenler, ulusal bilinçten yoksunluk, gerici ideolojilerin etkisi, bunun yanında öncülüğe soyunmuş gücün askeri gerçekliği, yine onun sınıf temeli, uluslararası koşullar, bizzat o dönem tarihin somut iç özellikleri, düşünülebilecek olanın en kötüsünün ortaya çıkmasına yol açtı. Bir insan ömrü kadar bir süreçte halklar kötü kaybettiler, Anadolu tam bir halklar mezarlığı oldu. Kazanan da bir avuç, belki de dünyada eşi görülmemiş, hatta 1920’lerdeki kompradorlardan, işbirlikçilerden daha tehlikeli, daha gözü kara bir güruh oldu.
Tarih bir daha geriye çark edilemez, olan olmuştur, fakat çok önemli dersler çıkarılırsa, belki de son derece öğreticidir. Muazzam yol gösterebilir. Bugün de bu kişilikten kurtulun muş olunduğu sanılmasın. Hayır, şu anda da yalnız toplumsal sınıflarda değil, parti içine yansımış kişiliklerimizde de özgürlük iradesini esas alan kişilikler yok denilecek kadar azdır. Bunlara kalırsa, 1920’lerden daha kötü koşulların 2000’li yıllara yaklaşırken de yaşanması işten bile değildir.
Bir halk düşmeye görsün, bir kişilik kendini kandırmaya görsün, onun kolay kolay iflah olması düşünülemez. Bir halk son tahlilde bir kişide dile gelir veya kişilik olayında kendini açığa vurur ki, benim kendi tecrübemden çıkardığım sonuç, şimdi 1920’lerden daha ağır bir durumu yaşadığımızdır. O dönemin hiç olmazsa kendi tarihi kimlik, kişilikleriyle bazı tipler ortaya çıkıp kendilerini savunurlardı, konuşurlardı. Bu gün o da yoktur.
Özel savaşçıların bir savaş tarzı var ve onunla kurdukları bir yaşamları var. Bunu iyi biliyorlar. Ama biz halklar adına ne savaşı anlayabiliyoruz, ne de yaşamı. Büyük vurgunlar ve büyük kaçışlar tarihte çokça görülmüştür. Ama bu 76 yıldır bizde gerçekleşenden daha utanılası, lanetlenesi gerçekleşmemiştir. Tarihte, Yahudi kaçmıştır, Ermeni kaçmıştır, Rum kaçmıştır bizim yakın coğrafyamızdan, ama hiç birisinin bizim tarzımızda kaçtığını sanmıyorum. Daha adını bile koymamak nasıl bir kaçıştır? Başa ne geldi, kimlerle getirildi? Ne yapılması gerekir? Tek kelimeyle doğru düşünüp cesurca konuşmak isteyen bir kişi bulamıyoruz. Haince, lanetlice kaçış dur-durak bilmiyor. Fiziki kaçış burada en zavallı ve en az tehlikeli kaçıştır. Ruhlardaki yitiriliş, hele düşüncedeki kaçışta, teslimiyet, hatta dört dörtlük düşmana olma, ona çalışma, ona düşünmeyi başka bir halk kimliğinde bulmak mümkün değil.
Bu yıllarda bunlar oldu. Benim en büyük utancım bu tabloydu. Aslında denilebilir ki, en erken yaşlarda bu tabloyu görmemek için kendimi çok zorladım. Kaçmak istedim, vazgeçmek istedim, fakat çaresini bulamadım. Neden bu kadar yaramazlık, neden bu kadar çirkinlik, neden bu kadar zavallılık, güçsüzlük tablonun kendisindedir? Onun için kimse cesur bakamıyor. Yüzü yok ki baksın. Anlamaya çalışmıyor. Anlamaya çalışsa kendini keşfeder ki, çokta düşmüş, lanetlinin tekidir. Neden anlamak istesin ki? Yapmaya gelince de zırnık kadar kendine güveni yok. Neyi yapacak?
Bu gerçeği ben öz devrimci pratiğimize bakarak daha iyi anlıyorum. Hazır böyle yaşamın özgür, biraz namuslu diyebileceğimiz yaşamın eşiğine getiriyorsun, lokum gibi onu sunuyorsun, yine tepiyor, yine anlamak istemiyor. O zaman kişilik bambaşka kişilik diyoruz. Bunu yetiştiren iyi yetiştirmiş, köleleştiren iyi köleleştirmiş. Ve bir kölelik biçimine ad bulmak istiyoruz, onu da bulmak da güçlük çekiyoruz.
Yine çok iyi hatırlıyorum; yaşam süresince bu tarihten kaçmak istedik. Zaten adına pek tarih denilesi bir şeyin olmadığını da gördük. Ama nereye kaçacaksın? Şimdi anlıyorum, yaşıyoruz diyenler neden bu kadar sorumsuz. Benim gibi her adımını bin besmeleyle atan bir kişi bile bu durumu yaşadıktan sonra, bu kadar küfürlü yürüyenler nereye varacak, ne olacak? Bir lanetli tarih, bir faşizm ki, eşi benzeri de yok. En kötüsü de onun altında nasıl ezilmiş, yenilmiş, özüne ters düşmüş, hainleşmiş bizzat kendi kendine düşman olmuş ve yine onu savunuyor. Bu hangi halk gerçekliğinde görülmüştür? Bu yıllar bunu böyle hazırladı, yaşattı.
Delirmiş toplum demek istedik olmuyor, sömürge toplum dedik olmuyor. Kimileri sömürgelikten de öteye, ama ne denilmek istendi, o da pek anlaşılır gibi değil. Velhasıl bir gerçek ki anlam verilmesi bile özel bir bilim konusu olabilir. Tabii bunlardan bana ne demeyin. Siz bu tarihin ürünüsünüz. Unutmayın ki, en insani olan, en yaşanmaya değer olan ve mutlaka uğruna bir şeyler yapılacak olanı, en üst düzeyimizde bile tanınmaz hale getirdikten sonra, acaba birey olarak, hatta devrimci militan olarak kendinizi nasıl tanıyacaksınız, kendinize ne ad vereceksiniz? Tam da bu noktada dayattığınız bir gerçeklik “ben anlamam, çok varma üzerime” yaklaşımıdır.
Bu gün başka konuya fazla girme gereği duymuyorum. Daha değişik yaklaşım yöntemi nasıl olabilir diye düşünüyorum. Belli bir aşamaya varılmıştır. Yeni yaşama veya bizzat içinde yaşadığımız sürecin anlamı olduğu kadar, onun yürütülüş tarzını daha yaratıcı yaklaşımlarla değerlendirmek istiyoruz. Bu açıdan da daha anlamlı tartışmalar olabilir. Herkes kendi yeteneklerini daha yaratıcı ortaya koyabilir. En önemlisi de öz gücünüzle ayaklarınız üzerinde yürüyebilirsiniz.
Şunu sona erdirmek istiyoruz; artık hep partinin genel gücüne dayanarak, hep Önderliğe dayanarak yaşama yerine, artık büyüdünüz, öz gücünüzle kendi ayaklarınız üzerinde yürümeyi nasıl sağlayabilirsiniz, bunun artık tutarlılığını göstermeniz gerektiğini vurguluyorum veya geçirilen aşama artık sizi bu noktaya getirmiş olmalıdır diye düşünüyorum. Ben kendi tecrübelerime dayanarak söyleyebilirim ki, aslında büyük bir sabırla büyüttük. Deney ve tecrübeyle yürüyebilecek konuma getirdik. Dönem herkesin kendi öz gücünü düşüncede, ruhta, fiziki değerde olsun, sergileme dönemidir. Bununda anlamı şudur; eskisi gibi yaşayamazsınız, saflarda da bulunamazsınız.
Ben her zaman şunu söyledim; parti sonuna kadar bireyindir, birey de sonuna kadar partinindir. Bu parti benimdir dediğin zaman, ben de her şeyimle ama hastalıklarımla değil ölüden beter kişiliğimle değil, sonuna kadar kazandıran kişiliğimle ben partiliyim. Benim şimdiye kadar kendimi PKK’li hissetmem, sonuna kadar kazandırdığım orandadır. Yoksa en ufak kaybetme olduğu zaman, ben PKK’ye ihanet eder gibi kendimi hissederim. Kaybeden ben, asla PKK’li değildir. Kazanan ben PKK’lidir. İlke budur.
Asker olmanın ilk şartı, kendine hâkim olmaktan geçer. Ama neye hâkim olacaksınız? Çizilen bir yaşam çerçevesi vardır, amacı vardır, aracı vardır, çabası vardır, ona bağlı olmayı bileceksin. Disiplin budur. Gereklerine tam uydun mu, kendine hâkim oldun; kendine hâkim olan asker olmanın ilk adımını çok ciddi bir biçimde neredeyse başarının en kesin adımını atmıştır.
Savaşçılar birbirlerine omuz vererek yaşarlar.
Savaşçıların birbirilerini boşa çıkarma hakkı yoktur.
Tarih bunun bile mucize olduğunu gösteriyor. İsterdim sizin gibi hareket etmeyi, bana da birisinin yol göstermesini ve dağa çıkarmasını ama kimse yok. Bırak dağa çıkarmayı, yol göstermeyi herkes yoldan çıkarıyor. Zaten her şey yoldan çıkarılmıştı. Biz yola koyduk. Sizi de en özgür dağa, onun her türlü silahına kavuşturduk. Siz bunu inkâr mı edeceksiniz. Onu kullanmayan sizsiniz. O zaman olup bitenleri iliklerinize kadar doğru anlayacaksınız.
Bütün bunları ayrıca şunun için söylüyorum; düşman gözüne kestirmiş, sizin bu savaşçılık tarzınızı çok iyi kavrayarak, inceleyerek bitirmek istiyor. İşte hükümetin son politikası da bu. Buna malzemeyi sunan, buna “gerillayı yenebilirsiniz” dedirten sizsiniz, ben değilim. Çünkü benim gündemim değişiktir.
Bundan sonra çok önemli olan, düşmanın da kaldığınız yeri yerle bir edecek kadar çılgınlaştığı bir dönemde iyi iş yapmak istiyorum, sonuç alıcı iş yapmak istiyorum. Düşmanın bu kadar yüklendiği bir aşamaya biz de yüklenip oldukça başarılı iş çıkarmak istiyoruz. Bu hem temel görevimizdir, hem de zor-bela yakaladığımız mevzilerin başarılı kullanılmasıdır. Bunun gereklerini en üst bir sorumlulukla siz de kavrayın ve gereklerini yerine getirin. Sizin şimdiye kadar çektiğiniz benden de zor geçen bir yaşamınız var, onun anlamını hakiki bir biçimde bilince çıkarmış bir savaşçılık iddianız var, komutanlık iddianız var. Onun da çerçevesini artık bulmuş olun. Bu konuda sonuna kadar disiplinliyim, gereklerini yerine getirmede amansızım. Bütün bu yönleri kavrayıp söyledikten sonra, bu işler çok geç de olsa tekrar doğru yola gelir ve başarısı da arkasından gelir.
15 Ağustos 1984 gerilla atılımımızın 38. yıldönümünü yaşıyor ve Devrimci Halk Savaşı’nı zaferle taçlandıracağımız 39. Zafer Yılı’na yürüyoruz. Bu temelde öncelikle işgalci ve sömürgeci düşmana her gün ağır darbeler vuran gerilla güçlerimizi ve 15 Ağustos çizgisinde özgürlük için savaşan herkesi selamlıyoruz. Başta Önderliğimiz olmak üzere halkımızın, bütün yoldaşların ve devrim için mücadele ede...
3. Dünya savaşının ortaya çıkarttığı fırsatlar ve hakim sistemin yaşadığı kaos süreci ezilen toplumsal kesimler için tarihi bir öneme sahiptir. Bu sürelerde eski dengeler yıkılıp ve yeni dengeler kurulmaktadır. Bu süreçler stratejik anlamda değişim, dönüşümün yaşandığı ve hegemon güçlerin tam anlamıyla hakimiyet sağlayamadığı ve bu sayede boşlukların ortaya çıktığı sistem karşıtı devrimci mücade...
16. yüz yılda gelişmeye başlayan kapitalist modernite sistemi Birinci Dünya savaşı sonrası kendini tekelleştirerek hegemon sistem haline getirdi. Birinci Dünya savaşı ihtiyaç duyulan hammadde kaynaklarını gasp etme ve pazar paylaşımını amaçlıyordu. Pazar kapma arayışı iki dünya savaşında yüz milyondan fazla insanın canına mal oldu. Almanya ve İngiltere arasında sistemin hegemon gücü olma sava...
Bilindiği gibi Uluslarası Komplo’nun 23. yıldönümünü yaşamaktayız. Bu komplonun amacı Rêber APO şahsında Kürt Özgürlük Hareketi’ni yok etmektir. İmralı tecrit ve işkence sisteminde normal bir insanın bu kadar süre direnmesi mümkün değildir. Önder APO adeta çelikten irade, büyük bir inanç ile bu saldırılara karşı tarihi bir direniş sergiliyor. Önder APO sadece komployu boşa çıkarmadı, aynı zaman...
Önderliğimizin doğum günü olan 4 Nisan’ı öncelikle Önderliğimize ve tüm halkımıza, tüm yoldaşlarımıza kutluyoruz. Özellikle de içinde bulunduğumuz yılın direniş çizgisini belirleyen, Önderlik üzerindeki tecridi kırmak için canlarını açlık grevine yatırarak Önderlik etrafında kenetlenen açlık grevi direnişçilerine Önderliğimizin doğum gününü kutluyoruz. Yeni bir 4 Nisan’ı karşılarken Önderliğimizin...
Çağlar boyunca insanlık tarihinde tanıklık edilen bir çok devrimsel çıkış olmuştur. Ve damgasını insanlık mücadelesinde, zulme ve zalimliğe karşı duruşuyla bilinmektedirler. Direniş geleneğini İnana, İştar ve Mezopotamya tanrıçalarından devralan Zerdüşt, Maniden, ta ki Budalardan, İbrahimlerin Nemrutlara karşı çıkışından tutalım, İsaların, Firavununun, insanlara karşı yağdırdığı talan ve insanlı...
Ateş, Newroz bir efsanenin, bir halkın yeniden yaratılmasıdır. Belki de en yalın sözlük anlamı budur. Çünkü bu efsane ile Kürt çocukları ve kuşakları tarihin satırlarının arsından dağ başlarına teker taşımış, zalimler ve kahramanlar yeniden vücut bulmuştur.
Newroz' un "uzak" tarihinden bahsetmemek olmaz... Kral Cemşit'in devrilmesi ile yerine geçen Dehaq kısa zamanda etrafına dehşet salar. Bir ha...
Cezaevinden yazan ve üzerinde durduğum hususlarla yakından ilgilenen bir arkadaş mektubunda mürşit-mürit ilişkisi üzerinde duruyor, bu ilişkide önemli olan şeyin edep halkasını yakalamak olduğunu belirtiyordu. Mürşitle ilişkide adabı gözetmek demek, yüksek bir anlama gücü temelinde Mürşidi izlemek demektir. Mürşidi taklit eden, kendini Onun yerine koymuş sayılır ve bunun edeple ilgisi yoktur. Bu a...
Özgürlük öncümüz PKK’nin resmi kuruluşunun 40. yılına giriyoruz. Kürt özgürlüğünün 40. yılına adım atıyoruz. 40. tarihi Kasım’ını yaşıyoruz. Öncelikle daha şimdiden PKK’nin 39. resmi kuruluş yıl dönümünü başta Önder Apo olmak üzere tüm yoldaşlara halkımıza ve insanlığa kutlu olmasını, başarı ve zafer getirmesini diliyoruz.
Önder Apo’nun “benim gizli ruhum gibiydi” dediği Haki Karer yoldaş şahsın...
Son süreçte KDP’nin Ankara ziyareti ve ardından Şengal’e saldırması ile birlikte KDP, Kürt halkına yönelik ihanet savaşının startını verdi. KDP’nin Şengal saldırısında da ortaya çıktı ki; KDP başta Güney Kürdistan halkının nezdinde ve dört parça Kürdistan’da ihanetçi olarak damgalandı ve teşhir oldu. Ve tüm...
Kemal'i anlamak, bir anlamda Önderliği anlamaktır. Kemal Pir'in kişilik ve mücadele özelliklerini, onun felsefe ve mantığını, yaşam ve mücadele tarzını anlamak, bizi Önderliği anlamaya, doğru pratikleşmeye ve başarıya götürür.
PKK'nin kurucuları arasında yer alan Cemil Bayık, Kemal Pir'in Apocu Hareketin ilk çıkış yılları ve sonrasındaki sürecini değerlendirdi. Bayık, yeni paradigmanın ve zihni...
Önderlik Güneybatı Kürdistan’da büyük ve anlamlı bir çalışma yürütmüştü. Önderliğin bu anlamlı çalışması halk üzerinde ciddi bir etki yaratmıştı. Halkın Önderliğe olan bağlılığı ve Önderliği sahiplenme duygusu bizleri de etkilemişti. Ben de bu etki ile büyümüş, daha küçük yaşta halka bağlılık duygusuyla yetiştirilmiştim. Bu etkilenme sonucu Önderlik üzerine çok okudum, anlatılanları dinledim. Anl...
“Acıya, gözyaşı dökmeye zamanımız olamaz.”
Partimizin 5. Kongre süreciyle beraber, ülkede yeniden bir hareketlilik süreci başlamıştı. Eyalette yaşanan kayıplar ve kongreden eyalete gelen arkadaşlarla, fırtına birliklerinin oluşturulması gündemleşmişti. Biz de, Hamza arkadaşın sorumluluğunda, Habizbına bölgesinin Dilveria alanındaydık.
Dilveria alanı; Hasankeyf, Gercüş Savur üçgenini kapsayan ...
“Onun kalbi, benim de şuurum durmuştu sanki”
’1994 yazını yaşıyor ömürlerimiz... Aylardan Haziran. Hakkari’de Karnesa alanındayız. Bu alanda dört mevsimi bir günde yaşar insan. Bir yandan yaz mevsiminin kavurucu sıcaklığıyla terden sırılsıklam bedenlerimiz... Diğer yandan üst üste birikmiş, yıllanmış karlarla örtülü toprak... Hemen yanında tüm bunların ortak emeğiyle yaratılmış gibi duran rengare...
Evet sonbaharda bile yaprakları dökülmeyen iki çiçekti onlar. Kışları kar’ın altında ölmediler. Yazların kavurucu sıcağında hiç… Bütün zorluklara inat hep canlı kalmayı bildiler. Güzellikler, zorlukları tanımaz. Onlarda güzellikleriyle her zaman zorlukları yendiler. Sorxwin ve Nucan yoldaşlar hep İlkbaharın ve Sonbaharın çiçekleriydiler. Onlar yaşam ve doğanın birer ikizi gibi hep bütünlük sağlayı...
Üç yıl sonra. Yıl 96. İçinde olduğum tabur Avaşin'den Ertuş'a doğru geceleyin yol aldı. Bahar takvimlerde bitmiş, yaşamda ise hala hüküm sürüyordu. Bir su çıktı önümüze, kabaran, yatağından taşan, gürültülü bir su. Karanlığın içinde el ele tutuşup gruplar halinde geçtik suyu, dizin üzerine kadar ısl...
2011 Yılının 10 Nisan sabahıydı. Bu sabah keşifçi bendim. Dorşin’nin Kelasor vadisi sisten görünmüyordu. Sabah saat 8’e kadar etrafı keşfetmiştim. Yakın çevrelerin dışında hiçbir şey göremeyince kendimi noktaya arkadaşların yanına bıraktım. Nokta küçük bir vadinin içinden akan bir dereciğin kenarında idi. Renas, Fırat, Er...
Sabah olmuş, akşam yapılan uyarılara güneş doğuncaya kadar harfiyen uyulmuştu. Bütün günümüz manga yerleri yapmakla geçmişti. 10 Mart 1997 senesiydi.
Günler günleri kovalıyordu ve bizi en çok yağmurun yağışı veya ondan daha kötüsü adeta bazen yaşamı felç eden dolu yağışı zorluyordu. Newroz bayramı gelip çatmıştı. G...
Bir hayalim var
Kimseye anlatamadığım
Kırılmasından korktuğum
Bir hayalim var
Hayalimde büyük bir umut,
Kocaman bir sevgi var.
Başkan’ım,
Hayalimle her yerde seni arıyorum, dağların yüceliğinden bakışlarını istiyorum. Rüzgârlardan sesini istiyorum! Çiçeklerin canlılığında, kuşların kanadından her yerde, her şeyde seni arıyorum.
Ve yüreğimd...
Üç metrelik bir yaşam alanında mahkûm edilen bir Güneş… Bir Güneş sistemi bir odada nasıl mahkûm kılınabilir ki? Bu güneşin yüceliğinin hala farkında değil karanlıkların içinde kendilerini kaybedenler. Bu Güneş ki bütün ışınlarını dünyanın bütün özgürlük kokan yüreklerine ulaştırır. Ve ulaşt...